8 Mart Dünya Kadınlar Günü Hediye Önerileri
8 Mart... Dünya Kadınlar Günü...
Ne yapıyorsunuz 8 Martta? Erkeklere soruyorum bu soruyu? Ne yapıyorsunuz? Eşinize, sevgilinize, kız arkadaşlarınıza, kız kardeşlerinize, ablalarınıza, çocuklarınıza... Ne yapıyorsunuz? Kocaman bir buket çiçek? Harika bir hediye? Akşam yemeği? Havalı mesajlar? Günün kutlu olsun cümleleri? vs vs vs...
Biliyor musunuz bunların hiçbirini aslında istemiyoruz! Hiç biri umurumuzda değil! Ne istiyoruz söyleyeyim hemen: YAŞAMAK. Şiddet görmeden, ezilmeden, aşağılanmadan, hakaret duymadan, psikolojik saldırı olmadan yaşamak. Bizim kadınlar günü kutlamalarına ihtiyacımız yok. Bizim saygı duyulmaya ihtiyacımız var. Canınız sıkıldı diye, iş yerinde gününüz güzel geçmedi diye, moraliniz bozuk diye bahanesi ne olursa olsun bir kadına ne fiziksel, ne psikolojik şiddet uygulamaya hakkınız yok! Bir kadını değersizleştirmeye, onu aşağı çekmeye hakkınız yok! Bir kadından arkanızı toplamasını isteyemezsiniz ve bunu evi toplamak olarak söylemiyorum. Bir kadından sizi her durumda çekip çevirmesini, ne olursa olsun orta yolu bulmasını, çalışmamasını, çocuk bakmasını, sürekli yemek yapmasını, temizlik yapmasını, sizi moral olarak yükseltmesini, sürekli gülmesini, alttan alıp anlayışlı olmasını bekleyemezsiniz.
Birincisi ve en önemlisi eğer aksi ispatlanmadıysa erkekler de kadınlar gibi iki kolla ve bir beyinle yaratıldı. İyi haber! Çünkü bu demek oluyor ki bunları kullanarak yemek, temizlik, çocuk bakımı yapabilir; kendinizi kötü hissettiğinizde birinden yardım almadan iyi olabilir, psikolojik sorunlarınız varsa bir doktora gidebilirsiniz. Harika!
Bir kadın beraber olduğu erkeğin psikoloğu değildir. Bir kadın beraber olduğu erkeğin annesi de değildir. Ailesinin yetiştiremediği, sadece erkek olduğu için temel hayati şeyleri öğretmediği bir erkeği sevgilisi ya da eşi yetiştiremez. Ve biliyor musunuz bunlar feminist düşünceler değil. Bunlar insani düşünceler. Saçma sapan "feminist bunlar yaaa" fikirlerinizi kendinize saklayın ve sadece insani düşüncelerle hareket edin.
Yakın zamanda bir kitap okudum. Kitabın yazarı özgür bir ülkede istediği gibi konuşup düşüncelerini söyleyip hatta bazı hakaretlerle bu kitabı yayınlayabildiyse bende düşüncelerimi söyleyebilirim diye düşünüyorum. Tabi sadece kadın olduğum için bunda sakınca yoksa? Üstelik hakaret de etmeyeceğim.
Kitabın adı Toplumsal Cinsiyetten Toplumsal Cinnete. Hiç İstanbul Sözleşmesini okudunuz mu merak edip? Hani kadının beyanını esas kabul eden, anayasanın bile üstünde kabul edilip buna göre karar verilmesi istenen ve kadınların "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!" diye bağıra çağıra sesini duyurmaya çalıştığı sözleşme. İşte bu kitaba göre bu sözleşme batı medeniyetlerinin bize pazarladığı bir paket ve bu paketle bizim gelenek göreneklerimizi bu topraklardan sıyırmaya çalışıyorlar. Üstelik bunu şiddet kapısından bizim ülkemize soktular ve bu da şiddeti azdırdı. Ha bir de bu sözleşme yüzünden kadının bir şikayetiyle altı ay evine yaklaştırılmayan mağdur erkeklerimiz var. Erken yaşta evlenmek yasaklandığı için yuvaları dağıtılan ve hapse giren birçok koca var. Nikahlı eşle zorla beraber olmak bile tecavüz sayılmış şuna bakın!
Bu satırları dehşetle okudum. Din üzerinden açıklamalar yapılmış bir sürü örnek olaylar, ayet ve hadislerle yazar kendi düşüncelerini temellendirmeye çalışmış.
İlk olarak şunu söyleyeceğim ki hani size göre kadının yeri ev ya o eve harcadığımız para için ne yapıyorsun bu kadar parayı bahanesiyle dayak yemeyelim, kendi paramız olsun, kimseye muhtaç olmayalım diye düşünüp çalışmak istediğimiz için dinsiz değiliz! Dayak yemek, öldürülmek, hayvan yerine konulmak istemediğimiz için ateist değiliz. Neden olalım? Siz çalışmıyor musunuz? Sürekli babanızdan ya da eşinizden para mı istiyorsunuz? Ya da siz dayak yiyor musunuz? İnsanların içinde değersiz duruma düşürülüyor musunuz? Sokaklarda çocuklarınızın gözü önünde yerlerde sürükleniyor musunuz? Eski eşiniz tarafından bıçakla boynunuz kesiliyor mu? Ya da eskiden hayatınızda olan bir insan sırf siz artık onu istemiyorsunuz diye size önce tecavüz edip sonra da öldürüyor mu? Tüm bunları yaşayıp yaşamak istemiyorsunuz diye hak talep ederseniz dinsiz mi oluyorsunuz? Bende öyle düşünmüştüm. Demek ki biz de değiliz!
Kazınmaya çalışıyor dediğiniz gelenek görenekler; kol kırılır yen içinde kalır, erkektir sever de döver de, erkek adam yaşı geldi evlenecek tabi, kadının karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyeceksin, kan kussan kızılcık şerbeti içtim diyeceksin gelenek görenekleri mi? O zaman iyi ki kazınmaya çalışılıyor!
Artık sabah uyanınca bir kadının sokakta dövüldüğünü görmek istemiyoruz. Ölüm haberi duymak istemiyoruz. Fiziksel ya da psikolojik hiçbir şiddeti yaşamak istemiyoruz. Kravat taktığı için indirim alan bir cani istemiyoruz. 9 yaşında evlendirilmeye zorlanan 10 yaşında anne olan kadınlar görmek istemiyoruz. Ve evet nikahlı eşin bile olsa o kadın senin malın olmadığı için onun rızası olmadan yaptığın şey tecavüzdür! Keşke gerçekten bir lafımızla 6 ay uzaklaştırma alan erkekler uzak durabilse. Biz gerçekten korunabilsek. Bu pazarlanan paket gerçekten etkili olabilse.
Kalkıp bir bardak su içmekten aciz olan, kendi çocuğunun bakımını umursamayan, önce kibar görünüp sonra psikopat olan, evlenince düzelir deyip başka bir kadının hayatını kabusa çeviren, saygısız, şiddet uygulayacak kadar aciz ve güçsüz, psikopat ruhlu erkekleri artık görmek istemiyoruz. Bizim kadınlar gününden beklentimiz bu. Yaşadığımız ülkeden beklentimiz de sığınma evleri değil ağır ceza uygulamaları.
İşte böyle bir erkek olmazsanız, oğullarınızı böyle bir canavara dönüştürmeyip, onları kızlarınızdan ayırmayıp, temel yaşamsal faaliyetleri, hayır demenin gerçekten hayır demek olduğunu, bir kadına ve onun düşüncelerine saygı duyması gerektiğini, şiddetin acizlik olduğunu öğretirseniz asıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü hediyeniz bu olur. Ve bir haber daha! Bunları öğretmek sadece annenin görevi değildir!
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!
Yorumlar
Yorum Gönder